Araba Sevdası-Recaizade Mahmut Ekrem "Bu incelemede spoiler vardır!": ESER VE YAZAR HAKKINDA Araba Sevdası, Tanzimat'ın 2. nesil sanatçılarından Recaizade Mahmut Ekrem tarafından yazılmıştır. Bu roman Recaizade Mahmud Ekrem tarafından ilk olarak 1895 yılında Servet-i Fünun dergisinde resimlerle süslenmiş olarak tefrika Kitabın Adı: Araba Sevdası Kitabın Yazarı: Recaizade Mahmut EKREM Yayın Evi – Adresi: İnkılap Kitabevi – Yayın Sanayi Kitabın Konusu Bir görüşte aşık olan Fransız hayranı savurgan bir şahsın, kendi kendine gelin-güvey olarak yaşadıklarını anlatmaktadır. ArabaSevdası. Osmanlı Edebiyatının ünlü şairlerinden biri olan Recaizade Mahmud Ekrem’in tek romanı olan Araba Sevdası ilk olarak 1896 yılında yayınlanmış ve büyük beğeni toplamıştır. Türk edebiyat klasikleri arasında yer alan ve tekrar tekrar yayınlanan kitap halen günümüz de okunması gereken romanlar ArabaSevdası, sosyal bir konuyu ele almaştır. Dönemin İstanbul sosyetesini tenkit ederek romanına yansıtmıştır. Ekrem, Şiir, Tenkit, Tercüme, Hikaye, Roman, Hatıra ve Tiyatro alanında birçok eser bırakmıştır. Recaizade Mahmut Ekrem’in, en tanınmış eserleri şöyledir: Romanları: Araba Sevdası, Atala (Kitaba Recaizâde Mahmut Ekrem Bey'in, Türk romanında bir aşama olan, Araba Sevdası’ndan bir bölüm alınmıştır.) ARABA SEVDASI - Romanın Özeti - On dokuzuncu yüzyılın yarısı, Avrupa'nın bazı sosyal yaşayış örneklerinin Türk toplumunu da etkilemeye başladığı bir dönemdir. cash. Kitabın Adı ARABA SEVDASI Kitabın Yazarı Recaizade Mahmut EKREM Yayın Evi – Adresi İnkılap Kitabevi – İSTANBUL Kitabın Konusu Bir görüşte aşık olan Fransız hayranı savurgan bir şahsın, kendi kendine gelin-güvey olarak yaşadıklarını anlatmaktadır. 1- Kitabın Özeti 2- Kitabın Anafikri 3- Kitaptaki Şahısların Değerlendirilmesi 4- Kitap Hakkında Şahsi Görüşler 5- Yazar Hakkında Kısa Bilgi Devamını oku → Eser Hakkında Recaizade Mahmut Ekrem’in 1889 yılında yazılan, ancak 10 yıl sonra yayınlanan Araba Sevdası isimli romanı ilk realist roman denemesi olarak kabul edilmektedir. Romanın Özeti Bihruz Bey, bir Osmanlı paşasının oğludur. Evde özel derslerle yarım yamalak bir öğrenim görmüştür. Gösterişi, şık giyinmeyi, eğlenceyi seven, şımarık, sorumsuz bir gençtir. Alafranga özentisi olduğu için az bildiği Fransızcasıyla terziler, ayakkabıcılar ve garsonlarla gevezelik etmeyi sever. Devrin pahalı eğlence yerlerinde arabasıyla gezer. Bir gün arabasıyla Çamlıca tepesine çıkar. Gösterişli bir arabada güzel, sarışın, kibar görünüşlü bir hanım görür. Periveş adındaki bu kadına ilk görüşte âşık olur. Ertesi hafta yine oraya gider. Yazdığı mektubu bin bir zorlukla kızın arabasına atar. Fakat onu bir daha göremez. Yemeden içmeden kesilir. İşini ve annesini ihmal eder. Arkadaşlarından Keşfi Bey, Bihruz’un aşkını öğrenir. Ona kızın öldüğünü, ailesini yakından tanıdığını, bir de ablası olduğunu söyler. Bihruz, bu yalanlara inanır. Aradan günler geçer Bihruz’un aşkı yavaş yavaş küllenir. Bir gün Şehzadebaşı’nda dolaşırken âşık olduğu kıza rastlar. Ancak onun sevdiği kız değil de ablası olduğunu düşünür. Yanına yanaşarak üzüntüsünü bildirir. Kız kardeşine olan aşkından bahseder. Mezarının yerini sorar. Periveş, ona kız kardeşinin olmadığını ve onunla nerede karşılaştığını söyler. Üstelik zengin de değildir. Bihruz’un yüzüne karşı alaylı kahkahalar atar. Bihruz Bey, düştüğü gülünç durumdan kurtulmak ister. Ancak pot üstüne pot kırmaya devam eder. Düştüğü durumun farkına vararak utançtan kıpkırmızı kesilir. Bir yolunu bularak oradan hızla uzaklaşır. Romandaki Kişiler Bihruz Bey Romanın başkişisidir. İyi giyinmeyi, eğlenceyi, gezip tozmayı seven, yirmi dört yaşlarında, şımarık yetişmiş bir gençtir. Hayat tecrübesi yoktur. Özel derslerle yarım yamalak bir öğrenim görmüştür. Az bildiği Fransızcasıyla çevresindekilere gösteriş yapmayı marifet sayan alafranga özentisi biridir. Mirasyedi olduğu için ölçüsüzce para harcayan, tanımadığı birine âşık olabilen, duyduğu yalanlara kolayca inanan bir yapıya sahiptir. Periveş Bihruz Bey’in ilk görüşte âşık olduğu kadındır. Gösterişi ve iyi giyinmeyi sever ancak Bihruz Bey’in sandığı gibi zengin değildir. Annesiyle birlikte oturan, eğlence hayatını seven, sarışın, neşeli, orta boylu, yirmi yaşlarında güzel bir kadındır. Keşfi Bey Bihruz Bey’in çalıştığı daireden arkadaşıdır. Sürekli yalan söyler. Şakacı bir yapısı vardır. Mösyö Piyer Fransızca öğretmenidir. Altmış beş yaşlarında, çıkarcı ve içten pazarlıklı biridir. Siyasetle yakından ilgilenir. Bihruz’un Annesi Oğlunun davranışlarını ve yaşam biçimini onaylamamakla birlikte ona söz dinletemez. Oğluna çok düşkün olduğu için onun her isteğini yerine getiren bir annedir. Bihruz’un şımarık ve savurgan bir yapıda olmasının sebeplerinden biri de annesidir. Naim Efendi Bihruz’un çalıştığı işyerindeki çalışanlardan biridir. Oldukça kültürlü, okumuş, bilgili bir kişidir. Doğu ve Batı edebiyatları konusunda oldukça geniş bir bilgi hazinesine sahiptir. Romanın Konusu Sorumsuz ve rahat bir yaşam süren, tecrübesiz genç bir adamın, görünüşe aldanarak tanımadığı bir kıza ilk görüşte âşık olması ve bunun sonucunda düştüğü gülünç durumdur. Romanın Türü Eser, Türk edebiyatındaki ilk realist roman denemesi olarak kabul edilmektedir. Yanlış Batılılaşmayı yansıttığı için eleştirel bir yapısı vardır. Yazar, aslında Bihruz Bey’in kişiliğinde yanlış Batılılaşmayı eleştirmiştir. Mekân Olaylar İstanbul’un çeşitli semtlerinde ve geniş ölçüde Çamlıca Parkı’nda geçmektedir. Eserde, Çamlıca Parkı ayrıntılı olarak tasvir edilmiştir. Zaman Romandaki olaylar, 1870’lerde Tanzimat döneminde geçmektedir. Tanzimat Fermanıyla birlikte toplumsal yaşamdaki değişikliklerin romana yansıdığı görülür. Romanda zaman ifadesi olarak yıl, ay, gün ifadeleri geçmekte, gece ve gündüz kavramları olayların yaşanış zamanlarını göstermektedir. Anlatıcının Bakış Açısı Roman, ilahi hâkim bakış açısıyla anlatılmıştır. Anlatıcı yaşanmış ve yaşanacak her şeyi bilir, görür ve duyar. Bu durum kişilerin akıllarından geçeni anlamaya kadar uzanır. Anlatıcı, olayların dışında durur, ancak olaylara hâkimdir. Olaylar üçüncü kişi ağzından anlatılır. Yazar, eserini realizmin etkisinde yazdığı için olaylar ve durumlar karşısında tarafsızdır. Dil ve Anlatım Roman, Tanzimat dönemi dil ve anlatım özelliklerine uygun yazılmıştır. Dönemin dil ve anlatım konusunda sadeleşmeyi savunan Tanzimat sanatçıları bunu eserlerine yansıtamamış, Arapça, Farsça kelimelerle yüklü bir dil kullanmışlardır. Romanın dil ve anlatımı Divan edebiyatı eserlerine göre sade, günümüze göre ağır bir dil olarak nitelendirilebilir. Eserde betimlemelerden ve karşılıklı konuşmalardan sıkça yararlanılmıştır. Eser, teknik olarak Batılı anlamda çok güçlü bir yapıya sahip değildir. Genel Değerlendirme Eser, yazıldığı dönemin sosyal ve kültürel özelliklerini yansıtması bakımından önemli bir yere sahiptir. Realist anlamda ilk roman denemesi olması da esere farklı bir özellik katmaktadır. Romanın Türk edebiyatındaki gelişimini izlemek açısından mutlaka okunması gereken romanlarımızdan biridir. Recaizade Mahmut Ekrem Hayatı Mahmut Ekrem, 1 Mart 1847’de İstanbul’da, Takvimhane Nazırı Recai Efendi’nin ve Rabia Adviye Hanım’ın oğlu olarak dünyaya geldi. Recai Efendi, dilbilgisi konusunda oldukça bilgiliydi. Oğlunu da bu yönde eğitti. Mahmut, Süryanice ve Farsçayı babasından öğrendi. Özel dersler de alarak ilköğrenimini 1858 yılında tamamladı. Mekteb-i İrfan’a kaydoldu. Başarılı bir öğrenciydi. Eğitim hayatına Harbiye İdadisi’nde devam ederken sağlık sorunları nedeniyle yarım bırakmak zorunda kaldı. Hariciye Nezareti Mektubi Kaleminde memurluğa başlayan Mahmut, 1874’te Tanzimat ve Nafia dairelerinde baş muavinlik, 1877’de Danıştay üyeliği, 1880-1888 yılları arasında Mekteb-i Mülkiye ve Galatasaray Sultanisi’nde öğretmenlik yaptı. 1908’de resmi bir görevle Trablusgarp’a gönderildi. II. Meşrutiyet’in ilanından sonra kurulan Kamil Paşa Kabinesinde, Maarif Nazırı oldu. Bu sıralarda Namık Kemal’le tanıştı ve bundan sonra hep edebiyat üzerine çalışmalar yapmaya başladı. Namık Kemal’le tanışmak Mahmut Ekrem’in hayatında bir dönüm noktası oldu. İlk iş Encümen-i Şuara’ya katıldı. Artık edebiyat dünyasının bir neferiydi. Türk edebiyatının yetiştirdiği en önemli isimlerden biri oldu. Yetiştirdiği gençler, savunduğu değerler bakımından örnek bir insandı. İlk yazıları “Tasvir-i Efkâr” gazetesinde yayınlandı. Namık Kemal’in Fransa’ya gidişinin ardından 1867’de gazetenin başına geçti. 1870’den sonra kendini tamamen yazılarına verdi. 1870’te “Afife Anjelik” oyununu, 1871’de ilk şiir kitabı “Nağme-i Seher”i yayınladı. 31 Ocak 1914’te Meclis-i Ayan üyeliği devam ederken hayata gözlerini yumdu. Ölümü büyük ses getirdi. Büyük bir cenaze töreni düzenlendi. Küçüksu Mezarlığı’na oğlunun yanına gömüldü. Edebi Kişiliği Edebiyat alanında sadece eserler vermekle yetinmeyen, cesaretli adımlar atıp yenilikler getiren Mahmut Ekrem, yaptığı yenilikler, yetiştirdiği gençlerle edebiyatımızı daha da ileriye taşıdı. Mahmut Ekrem’in eserleri karamsarlık yüklüdür. Bunun nedeni, tüm varlığı saydığı üç oğlunu da genç yaşta kaybetmesidir. Özellikle en düşkün olduğu oğlu Nejad’ın ölümüne duyduğu acı tüm şiirlerinin temasını oluşturuyordu. Mahmut Ekrem, 1870’lerden sonra Batı edebiyatından çeviriler yaptı. Bazı şiirlerinde “hece ölçüsü” kullansa da “aruz ölçüsü”nü benimseyen Ekrem, “sanat için sanat” görüşünü savundu. Edebi konularda tartışmalara giren Mahmut Ekrem’in Muallim Naci ve çevresiyle girdiği tartışmalar “Edebiyat-ı Cedide” akımını doğurdu. Edebiyat kuramcısı olarak yeniliklere açıktı. Tanzimat Edebiyatının başlatıcısı da Olan Mahmut Ekrem, döneminin üstadı olarak biliniyordu. Edebiyatın hemen hemen her alanıyla ilgilenen Mahmut Ekrem’i ünlü yapan tek romanı “Araba Sevdası”dır. Eserleri Şiir Nağme-i Seher 1871 Yadigâr-ı Şebab 1873 Zemzeme 1883-1885, 3 cilt Tefekkür 1888 Pejmürde 1893 Nijad Ekrem 1900-1910, 2 cilt Nefrin 1914 Roman Araba Sevdası 1896-1963 Hikâye Saime 1888 Muhsin Bey yahut Şairliğin Hazin Bir Neticesi 1890 Şemsa 1895 Tiyatro Afife Anjelik 1870 Takdir-i Elhan 1886 Kudemadan Birkaç Şair 1888 Takrizât 1896 Türk edebiyatında ilk realist roman olan ve yayımlandığı yıl olan 1896’dan on yıl önce yazılan “Araba Sevdası” da yanlış Batılılaşma temasını işler. Recaizade Mahmut Ekremin bu romanındaki alafranga züppe tipi ile Ahmet Mithat Efendinin Felatun Bey’i arasında birçok benzerlik vardır. Araba Sevdası Özeti Bir vezir oğlu olan Bihruz Bey, yarım yamalak bir eğitim görmüş, 23 – 24 yaşlarında bir delikanlıdır. Babasından kalan serveti tükenmez sanmaktadır. Bütün merakı pek zarif arabasıyla gezinti yerlerinde dolaşıp kendini göstermek, herkesten daha şık giyinmek, konuşurken Fransızca sözcükler kullanmaktır. Bir gün Çamlıca’da dolaşırken gördüğü güzel sarışına âşık olur. Onu bir daha göremese de hayalinde yüceltir ve türlü hayallere kapılır. Oysa sevdiği kişi, Periveş adında düşkün bir kadındır. Arkadaşı Keşfi Bey, Periveş’in öldüğünü söyler. Bihruz, bu yalana inanır ve büyük bir acıya kapılır. Bu arada serveti de tükenmektedir. Bir akşam Şehzadebaşı’nda dolaşırken Periveş’e rastlar; ancak onu öldü bildiği için Periveş’in kız kardeşi zanneder. Ona Periveş’in mezarının nerede olduğunu sorar. Periveş’in alaylı tavrıyla gerçeği anlar ve kurduğu hayal dünyası yıkılır. Kendini anlamsız bir boşlukta bulur. Araba Sevdası romanında, Avrupa’da ortaya çıkan gelişmeler Türk toplumuna on dokuzuncu yüzyılın ortasında gelmeye başlamıştı. Türk toplumu da bu gelişmelerden etkilenmeye başlamış ve bu çok hızlı olmuştu. Bu duruma o zamanlar “alafrangalaşmak” deniyordu. Roman kahramanı Bihruz Bey de “alafrangalaşmak” etkisinden hemen etkilenmiştir. Paşanın Oğlu Bihruz BeySavruk Bir HayatPeriveş HatunTekrar GörüşemezlerPeriveş’le Tekrar Karşılaşmıştı Paşanın Oğlu Bihruz Bey Varlıklı, sözü dinlenen bir Osmanlı Paşasının oğludur. Paşa çocuğu olmanın etkisiyle nimet içinde büyümüş ve şımartılmıştır. Yeterli eğitim ve öğretim görmemiştir. O döneme dair en nemli kazancı öğretmenlerinden öğrendiği yarım yamalak Fransızcasıdır. Başını gözünü feda ederek kullandığı bu dille konuşmayı, konuşamazsa içeriğine Türkçe kelimeler katmayı veya Türkçe içerisine Fransızca kelimeler katmayı bir incelik olarak görüyordu. Savruk Bir Hayat Babasından sonra Bihruz Bey önemli bir servetin sahibi olur. Araba Sevdası, Annesi Bihruz Bey’i çok sevmekte ve her şeyi hoş görmektedir. Bundan cesaret alan Bihruz Bey hesap kitabı olmayan bir hayat yaşamaktadır. Özel tutulan öğretmenleri evden uzaklaştırır ve gecesini gündüzünü gezmeye, tozmaya, eğlenmeye ayırır. Varlıklı kimseler o zamanlarda gösterişli arabalara sahip olurlardı. Koşumları güzel, gösterişli, pırıl pırıl parlayan özel faytonlardı bunlar. Araba Sevdası Bihruz Bey’i de etkiler. Bihruz Bey keyfini sürmek ve kendini göstermek için bu tip arabalardan bir tane edinir. En büyük zevki bu arabaya binerek gezinti yerlerinde gezerek tabiri caizse caka satmaktır. Kendisine kalan mirasla eğlence yerlerinin müdavimi olmuş, annesinin nasihatleri de bir kulağından girip öbüründen çıkmaktadır. Servetini har vurup harman savurma şeklinde bir hayat yaşamaktadır. Periveş Hatun Böyle eğlenceden eğlenceye koşarken o zamanın gözde gezinti yeri olan Çamlıca’ya çıkmıştır. Orada genç, güzel ve alımlı bir kadınla karşılaşmıştır. Bu kadın Bihruz Bey’i etkilemiştir ve birkaç görüşmeden sonra ona âşık olmuştur. Birkaç görüşmeden sonra kadının adının “Periveş” olduğunu öğrenir. Periveş piyasa malı olan, normal bir kadındır. Ancak Bihruz Bey onu kafasından çok büyütmüş ve soylu bir ailenin seçkin kızı olarak hayal etmeye başlamıştır. Başka bir görüşmede ise Bihruz Bey, Periveş’in bindiği arabaya sağdan soldan aşırılmış aşk şiiri mektubu atmıştı. Tekrar Görüşemezler Arabaya fırlattığı aşk mektubundan sonra bir daha Periveş’i göremez. Ne kadar arayıp sorsa da herhangi bir haber alamaz. Bihruz Bey üzüntülü bir şekilde yanıp tutuşmaya başlamıştır. Bu durumu bilen Keşfi isimli bir adam sevgilisini bulmak vaadi ile Bihruz Bey’e yardımcı olma vaadinde bulunur. Ancak içten içe onunla dalga geçmektedir. Bir gün Periveş Hanım genç yaşında ölmüştür diye bir haber getirir. Bu haber genç adamı son derece olumsuz şekilde etkilemiştir. Ayrıca zihnini bazı kötü şeyler meşgul etmeye başlamıştır. Genç kadının arabasına attığı şiir mektubunun bir kısmında ahlak dışı şeyler olduğunu öğrenir. Kendi kendisini suçlamaya başlamıştır. Acaba bir daha görememesinde ve genç yaşında ölmesinde kendisinin suçu olup olmadığını sorgulamaya başlar. Romantizm genç aşığın damarlarında dolaşmaktadır. Tek amacı Periveş’in mezarını bulmak ve üstüne kapanarak dakikalarca ağlamak ve onun ruhundan affedilmesini dilemektir. Uzun ve elemli zamanlar geride kalmıştır. Dertli ve üzgün bir halde olan Bihruz Bey o günkü eğlence mekanlarından biri olan Şehzadebaşı’nda dolaşmaktadır. Birden Periveş’in tıpatıp benzeyen bir kadın görür. Genç aşık Periveş’in öldüğünü söylemiştir ancak onun bir ablası olduğunu da eklemiştir. Bu yüzden bu kadını Periveş’in ablası zanneder ve ardına takılır. Periveş’le Tekrar Karşılaşmıştı Halbuki gördüğü Periveş’in ta bir sokak aralığında tüm cesaretini toplayan Bihruz Bey, kadına yaklaşarak ondan ölen küçük kardeşinin mezarının nerde olduğunu sorar. Kadın önce bişey anlamaz çünkü Bihruz Beyi unutmuştur. Uzun uzun açıklamalardan sonra olayı hatırlar. Kadın ölen falan olmadığını ve kendisinin Periveş olduğunu açıklar. Zor durumda kalan genç adam olayı düzeltmeye çalışır ve ona göre seçerek konuşmaya başlar. Karşısındaki kadın ise piyasa kadını olduğundan sabrı tükenmiş ve genç adamla dalga geçmeye başlamıştır. Periveş’in yanındaki yaşlıca kadın Bihruz Bey’e “hadi git işine oğlum diyerek” onu açık açık kovmuştur. Zor durumda kalan Bihruz Bey karşıdan gelen bir arabaya fırsatını bularak binmeyi başarmıştır. Oradan uzaklaşırken iki kadının şuh şekilde kahkahalarını duyuyordu. Araba Sevdasında, Bihruz bey artık bazı şeylerin farkına varmış ve hayatın böyle olmadığını anlamıştır. Parasını har vurup harman savurmasının acısı artık kendisini rahatsız etmeye başlamış ve gerçeklerle yüzleşmeye başlamıştır. Diğer eserleri okumak için Tıklayınız. Satın almak için Tıklayınız. Post Views 898 ARABA SEVDASI ÖZET Romanın YazarıRecaizâde Mahmut EKREM Romanın Basım Yeri ve Yılıİstanbul 1967 Başlıca Kahramanlar 1Bihruz BeyYirmiüç yirmidört tarzı ve davranışlarıyla tam bir hayranı... 2Bihruz’un annesiSaf,temiz ve cahil bir kadın. 3PeriveşSarışın,güzel ve kibar görünüşlü bir sokak kadını. 4Keşfi BeyBihruz’un kalemden ve dalkavukluğu alışkanlık haline getirmiş bir insan. Bir paşanın hızlı büyütülmüş oğlu olan Bihruz Bey,babası Anadolu’da valiliklerde bulunduğu için iyi bir tahsil ve terbiye görmemiş,yirmidört yaşında bir hocalardan Fransızca dersi almış fakat onu da ölünce annesi ile birlikte kendisine yirmisekiz bin liralık bir miras zamana göre büyük bir servet olan bu parayı yemekle bitiremeyeceğini Çamlıca’da,kışın ise Süleymaniye’de bütün merakı pek zarif faytonuyla gezinti yerlerinde dolaşıp kendini göstermek,herkesten daha şık giyinmeye çalışmak,Türkçe cümleler arsında Fransızca kelimeler kullanmak,berber,kunduracı,terzi ve garson gibi halk tabakasından insanlarla, özellikle Fransızca bilmeyenlerle Fransızca batılı olduğunu, batılılaştığını göstermek olduğu kaleme ise arada sırada uğrar. Bir gün arabasıyla Çamlıca`da dolaşırken,güzel bir arabada çok güzel bir kadına anda ona aşık çiçekler verir,ertesi hafta arabasına bir mektup o günden sonra kadını bir daha çok yüksek bir aileden veya Parisli,araba,konak ve uşak sahibi bir kadın yığın hayale bu,Periveş adlı kötü bir kadındır. Bihruz Bey’in Kalem’den Keşfi Bey adında bir arkadaşı ile ünlü olan Keşfi Bey,kızdan haber alamadığı için çok üzülen Bihruz’a Periveş’in öldüğünü büyük bir acıya düşer,yemeden içmeden ve annesini ihmal etmeye mezarının nerede olduğunu bile arada artık serveti de tükenmeye başlar. Bir ramazan akşamı Şehzadebaşı’nda dolaşırken,Periveş’e çok benzeyen bir kıza tesadüf sevgilisinin kızkardeşi sanarak yanına gider,Periveş’in mezarını alaylı kahkahaları arasında karşısındakinin Periveş olduğunu Periveş öyle sandığı gibi yüksek bir aileden değil,aksine bir sokak beri Periveş kadar ilgisini çekmiş olan faytonda onun ikinci bir hayal kırıklığına yanındaki Çengi hanımın hakaretleri ve gülüşmeleri arasında oradan uzaklaşır. DEĞERLENDİRME Araba sevdası,İntibah romanından aşşağı yukarı on sene sonra yazılmasına rağmen büyük benzerlikler baş kahramanlar tahsil,terbiye ve mizaç yönünden tam her iki romanında kuruluşu,olayların sosyal hayatla ilişkileri tam bir benzerlik Bey ve Bihruz aynı sosyal sınıfa kadın üçkeni kendini her iki romanda da roman arasındaki fark ise yazarların farklı bakış açıları olmuştur. Romanın ilk bakılışta olaylar Bihruz’un istediği gibi gelişmektedir fakat romanda büyük ölçüde Bihruz’u tenkit bir yönüyle saf ve cahil,diğer yanıyla çok bilmiş göstererek sağlam bir tezat içinde ele almıştır. Romanda milli değerlere bağlılık açıkça söylenmemiş veya bir tip olarak şuursuz batı hayranlığı ve kozmapolitanlık bir ’karşı taraf’’olarak yerilmiştir. Zaman fikri Recaizâde’de hadisenin gününü,saatini büyük bir itina ile belirtir. Romanın başından sonuna kadar,hadiseler monoton bir seviyede seyreder. Romanın ele aldığı terbiye noksanlığı,batıcılık,çalışmadan ve bir meslek sahibi olmadan yaşamak gibi sosyal meseleler halen canlılığını diğer bir güzel yanı ise tarih açısından günün eğlence,iş,aile hayatı hakkında bilgi vermesi,bazı değerleri ortaya koymaktadır.

recaizade mahmut ekrem araba sevdası özet