cash. - 1505 Son Güncellenme - 1506 Güncelleme - 1506Trypophobia olarak bilinen ve tekrar eden şekil korkusu olarak da tanımlanabilen bu terim 2005 yılından beri Psikiyatri Derneği tarafından gerçek bir fobi olarak kabul edilmese de internet üzerinden birbirini bulan kişiler korkularıyla ilgili deneyimlerini muzdarip olan kişiler karınca deliği ve arı kovanı gibi minik deliklerden korktuklarını dile olduğunu söyleyen kişiler benzer boyutlarda minik delikleri olan nesnelerin kendilerini rahatsız ettiğini ve gördüklerinde kaşınmaya başladıklarını siz fotoğrafı gördüğünüzde ne hissettiniz? Yüreğinde sıkıntı olan, göğsünü - bağrını yırtan, karamsar, kötü düşünceli, huzursuz, gönlü - kalbi dar olan daralan, akşamları üzüntü ve dertleri artan kimseler için yukarıdaki ayet-i kerimeleri taharet-i kamile halinde gusül abdesti alıp temiz bir kağıda yazıp üzerine 41 defa Fatiha Suresi'ni okuduktan sonra yukarıda zikri geçen çeşitli ruh hastalıklarına müptela olmuş bir kimsenin üzerine takılırsa, biiznillah çok kısa zamanda şifaya nail olur. Gerekirse hastalığın ağırlık derecesine göre üç veya yedi gün, bir bardak suya ve hastaya okunup nefes edilir. Kaynak Havas Gizli İlimler Hazinesi, cilt 1, sayfa 247-249. ziyaretçiler adında meşhur bir dizi vardı. bu dizinin çıktığı yaz hayatımın en tırsak günlerini yaşadım. deri değiştiren uzaylılar şahsımı olağandışı bir yusufçuğa dönüştürmüştü. öyle ki gündüz vakti annem mutfakta iken ben salonda tir tir titriyordum ziyaretçiler gelecek beni götürecek diye. lop lop fare yutuyorlardı .mınakoyumişte bu tırsaklık devrime denk gelen zamanda amerika'da bir eyalette yılanların tuvalet deliklerinden çıktığına dair bi belgesel izlemiştim televizyonda . izlemez olaydım. ve helaya her sıçmaya girdiğimde deliğe bakmaya başladım. buradan yılan çıkar mı? çıkarsa ısırır mı bir yerimi? ve saçmalama da son noktaya eriştim korka korka. ya yılan tuvalet deliğinden fırlayıp götüme girerse? bi de girdiği yerden çıkaramazlarsa tam "sıçtık". göt korkusu nedir en iyi ben bilirim arkadaş. ağız tadıyla sıçamadım aklıma geldikçe gülerim yahu. kaç insan vardır yer yüzünde "sıçarken götüne yılan kaçma fobisine" sahip? bi de üniversite yıllarında biralı ve geyikli bir ortamda bunu söylediğimde bir arkadaş freudyen okuma yapmaya çalışıp espriyle karışık eşcinsellik korkusuna yormuştu bunu. neymiş yılan erkek cinsellik organını simgeliyormuş falan. ne alakası var canım arkadaşım? gece gölgesi düşen ev eşyalarından yaratık yapıp korktuğum zamanlardı. ojeli kadin eli şeklinde sabunluk... kapıya elini kıstırma fazla yağlı ve ''vrönk! '' diye açılıosa artık elini nereye koyacağını bilemez insanoğlu... sokakta cop kutusuna bir sey atacakken icinden kedi firlayacak korkusu. yuruyen bir yerlere takilacagi ve merdivenin beni bir cirpida yiyebilecegini dusunuyorum zaman zaman. soyle merdivene saglam bir adim atayim, benden mutlusu yok. bir de palyancolar vardi ama sonradan ogrendim cok insan korkuyormus onlardan, tuhaf sayilmaz demek ki. duvarın üzerinde koşturarak gezinen elim duvara değdiğinde kıyafetimin kolundan içeri kaçıverecekmiş gibi gelir. veya üstüme tırmanıp yüzüme gözüme doğru yürüyecekmiş gibi. kopup gelen halay silsilesi altında ezilmek.ara halay ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri takip etmek için giriş yapmalısın. Aşısı olmayan ölümcül hastalık Lassa Humması - 1757 Güncelleme - 1340 Nijerya'da hızla ve geniş bir alan yayılan ölümcül Lassa hummasının aşısı olmadığı gibi teşhisi de oldukça zor. Sadece Ocak ayında bin kişi Lassa hummasına yakalandı. Lassa hummasına yakalanlar ateş, baş ağrısı ve yorgunluk gibi hafif belirtiler gösteriyor. Bazı hastalarda ise hiçbir belirti gözlenmiyor Bu yılın başından bu yana Nijerya ölümcül bir hastalığın pençesinde. Lassa humması çok tehlikeli bir salgına dönüşebilir ve aşısı bulunmuyor. Lassa humması yeni bir hastalık değil ama daha önce görülmemiş biçimde hızlı ve geniş bir alana yayılıyor. Zaten sayıları yetersiz olan sağlık personelinin de bazıları hastalığa yakalanarak öldü. "Viral hemorajik ateş" olarak tanımlanan ölümcül hastalık pek çok organı etkiliyor ve kan hücrelerine zarar veriyor. Tedavisi ise çok zor. Lassa hummasına yakalanlar ateş, baş ağrısı ve yorgunluk gibi hafif belirtiler gösteriyor. Bazı hastalarda ise hiçbir belirti gözlenmiyor. Çok ciddi vakalarda ise hastalık Ebola virüsü gibi burundan, ağızdan ya da vücudun diğer bölgelerinden kanamalara neden olabiliyor. Resmi kayıtlara göre vakaların yüzde 1'i ölümle sonuçlandı. Ancak gebeyken bu hastalığa yakalanan kadınların yüzde 80'i bebeklerini kaybediyor ya da ölüyor. Ocak ayından bu yana Nijerya'da Lassa humması vakasıyla karşılaşıldı. 90 kişinin bundan öldüğü sanılıyor ancak ölüm oranının yüzde 22'ye ulaştığı tahmin ediliyor. Çünkü hastalığın teşhisi çok zor. Hastalığı erken safhalarda sıtma ya da dang hummasından ayırmak imkansız. Hastalığı teşhis edebilmek için kan ya da doku örneğini uzmanlaşmış labaratuarlarda incelemek gerekiyor. - SCIENCE PHOTO LIBRARY Lassa humması virüsü Afrika multimama sıçanıyla yayılıyor. Virüs zaman içinde değişmiş olabilir Hastalık ilk defa 1969'da Nijerya'nın Lassa kentinde bir hastanede ortaya çıkmıştı. O zamanda beri Gana, Mali ve Sierra Leone gibi diğer Batı Afrika ülkelerinde görüldü. Ancak bu salgın vakaların fazlalığından ötürü endişe konusu. Virüsün zaman içinde değişmiş olması da bir olasılık. Salgınlar mevsim koşullarından etkilenebiliyor. Virüsün doğal ev sahibi Afrika multimama sıçanı. Bu küçük memeli hayvanlar Batı Afrika'da kolayca evlere girebiliyor. Pek çok kişi Lassa hummasını sıçan ürini, dışkısı, kan ya da tükürüğünüden yeme, içme ya da dokunma yoluyla bulaşıyor. Hastalık ayrıca insandan insana vücut sıvılarıyla yoluyla da geçiyor. - EPA 2014-2015 yıllarında Ebola salgını Batı Afrika'da 11 binden fazla kişinin ölümüne neden olmuştu. Lassa hummasının kuluçka dönemi üç hafta. Araştırmacılar Ebola gibi Lassa hummasının da hastalık geçtikten sonra seks yoluyla bulaşıp bulaşmadığını öğrenmeye çalışıyorlar. Dünya Sağlık Örgütü WHO Nijeryalı yetkilerle hastalıkla mücadeleyi koordine ederken İngiltere hükümeti de Kamu Sağlığı Acil Destek Ekibi'nden uzmanları bölgeye gönderdi. Hastalığın görüldüğü bölgelerde yaşayanlara sıçanların evlerine girebilecek delikleri kapamaları, çöpleri ortada bırakmamaları ve yiyecek ve suyu kapalı kaplarda saklamaları tavsiye ediliyor. Lassa hummasına yakalanmış kişilere bakanların koruyucu eldiven giymesi ve ölen hastlara güvenli gömme işlemleri yapmaları öneriliyor. Önlemlere karşın teşhis testlerinin, tedavilerin ve aşılar gibi etkin tıbbi araçların olmaması hastalıkla mücadeleyi zorlaştırıyor. Lassa hummasının küresel bir sağlık aciliyetine dönüşmemesi için bir aşı bulunması mümkün ancak pek çok salgın hastalıkta olduğu gibi yoksul ülkelerde ilerleme oldukça yavaş. Aşı üretmek uzun, karmaşık ve maliyeti bir süreç. Wellcome Vakfı, bazı devletlerin ve Bill ve Melinda Gates Vakfı'nın mali destekleriyle 2017'de kurulan Salgına Hazırlık Buluşları Koalisyonu CEPI örgütü aşı üretimini hızlandırmayı hedefliyor. Bu örgütün listesinin başlarında Lassa humması da var. Bu aşının yanısıra ümit vaat eden aşılar önümüzdeki beş yılda deney safhasına hazır olacak. WHO çok anlaşılmayan ciddi hastalıklar listesine MERS, Nipah, Rift Vadisi humması ve Ebola'yı koydu. Bu hastalıklara yönelik araştırma yapılması planlanıyor. Ancak sadece araştırma yeterli değil. Salgınların daha fazla görülme olasılığı bulunan ülkelerde daha güçlü sağlık sistemlerine ihtiyaç var. Bu ayrıca salgınlar başlamadan topluluklarla yakın ve erken aşamalarda çalışarak salgınları önlemek de anlamına geliyor. 2018'de sağlık alanında neler bekleniyor? DERGİ - Buzullarda saklı hastalıklar yeniden canlanıyor Roma'da sivrisineklerin yaydığı 'chikungunya virüsü' alarmı Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Kara, Türkiye'de görülen ilk koronavirüs vakası, koronavirüsün bulaşma yolları ve virüse karşı alınması gereken tedbirler hakkında DHA'ya açıklama yaptı. Prof. Dr. Kara, Türkiye'de görülen virüs saptanan kişinin karantina altında olduğunu hatırlatarak, "Yurtdışından geldiğini biliyoruz. Yurtdışında virüsü aldığını biliyoruz. Geldikten sonra Türkiye içerisinde çok fazla temasının olmadığını ve o temasları da bizim ulaşıp, şu anda kontrol altına aldığımızı, izolasyon altına aldığımızı ve 14 gün kadar da karantinada tutacağımızı söyleyebiliriz" dedi. '1 METREDEN UZAK MESAFEDE DURMAK RİSK DEĞİL' Prof. Dr. Kara, söz konusu kişi ile birlikte yakınlarının da gözlem altında olduğunu ifade ederek "Uçaktakiler veya diğerleri, onlar için açıkçası bir şey söylemem çok doğru değil, belki bunu Bakan Bey veya Sağlık Bakanlığı açıklayabilir. 'Temas' derken benim sizinle yan yana 1-2 saniye durmam, yanınızdan geçmem, bunlar temas olarak değerlendirilmemeli. 1 metreden yakın mesafede yaklaşık 10 dakika bulunmak, karşılıklı konuşmak ya da aynı ortam içerisinde, aynı kapalı alanda, aynı odada birkaç saat bulunmak bunlar temas. Aynı lokantada, aynı masada durmak risk değildir, aynı yerde 1 metreden daha uzak mesafede bulunmak, bunlar da açıkçası risk olarak değerlendirilmemelidir" diye konuştu. 'ÇOK AZ KİŞİYLE TEMAS ETTİĞİ İÇİN ŞANSLIYIZ' Prof. Dr. Kara, "Tedirgin olalım; ama panik olmayalım. Bu vaka yurtdışından virüs alarak geldi ve kendisi de bunu değerlendirdiği için, riskli olabileceğini bildiği için, çok az kişiyle temas edip, çok fazla dışarıya çıkmayan birisi, o bakımdan şansımız var. Erken dönemde yakalandı bu vaka, ateş ve öksürüğü olduğu dönemde yakalandı ve o sayede de çok az temaslısının olduğu bir dönemi yakaladık. Türkiye'de evet doğru, artık vakamız var; ama bu vaka 'Türkiye'de virüs dolaşıyordur'a neden olmuyor. O nedenle de biz hala ülkemizde tüm önlemlerimize aynı sıklıkla devam edelim. Son 14 gün içerisinde yurtdışındaysanız lütfen evinizde kalmaya çalışın, lütfen çok az kişiyle temas edin, mümkünse dışarıya, toplu yaşam alanlarına çıkmayın. Eğer bu dönem içerisinde ateşiniz, öksürüğünüz, çok ciddi halsizliğiniz, yorgunluğunuz gelişirse de hemen bir maske takarak o şartlarda hemen en yakın sağlık kuruluşuna gidin ve sağlık kuruluşunda da 'ben son 14 gün içerisinde şu ülkedeydim, şu anda da bu bulgularım var' deyip, mümkün olduğu kadar diğer insanlardan uzakta kalıp sağlık personelinin size yardımcı olmasını bekleyin" ifadelerini kullandı. 'SİGARA İÇİYORSANIZ RİSKİNİZ DAHA FAZLA' Koronavirüs ile ilgili risk gruplarına da dikkat çeken Ateş Kara, "Virüsü alma yönünden herkes aynı riskte. Sigara içiyorsanız riskiniz daha fazla doğru; ama onun dışında virüsü alma yönünden herkes aynı riski taşıyor. O nedenle önlemleri herkesin alması lazım. Ama virüs aldıktan sonra hastalığın geçirilmesinde kimler daha ağır geçiriyor veya kimler hastaneye yatacak kadar ağır geçirebiliyor? İşte o grupta direkt olarak öne çıkan birincisi yaş. Yaşamın tecrübeli dönemi, 60-65 yaşın üstü. Artı tansiyon gibi, şeker hastalığı, kalp hastalığı ya da kronik akciğer hastalığı gibi altta başka bir hastalığı olanlar veya savunma sistemini zayıflatıcı ilaç kullananlar, bu kişilerde hastalığın daha ağır seyrettiğini biliyoruz. Onların da riskinin çok daha yüksek olduğunu biliyoruz" dedi. 'ÇOCUKLARDA ÖLÜMCÜL DEĞİL' Prof. Dr. Kara, hastalığın çocuklarda ve 50 yaşın altındaki kimselerde ölümcül olma riskinin çok düşük olduğunu kaydederek, "Çocuklarda hastalanma oranı çok düşük, yani 9 yaşın altındaki çocuklarda. Virüsü alabiliyorlar; ama bu virüsün hastalık tablosuna neden olması çok düşük, öldürmesi neredeyse hiç yok. Yani çocuklarda ölümcül değil. 9 yaşından neredeyse 50 yaşına kadarsa yine hastalığın ölümcül olma ihtimali çok ama çok düşük. O kadar ağır seyretmiyor, bin kişiden 2 kişisinden daha azında probleme neden oluyor. Ama yaş yükselmeye başladığı anda, işte o zaman ölümcüllüğü bir miktar artıyor. Hastalığın ağır geçirilmesi bir miktar artıyor. O nedenle virüsü herkes alabilir; ama hastalığın ağır geçirilmesindeki en önemli faktör veya en önemli risk sigara içmek gibi, 60 yaşın üstü gibi, şeker hastalığı gibi beraberinde özellikle kalp hastalığı, akciğer hastalığının varlığı gibi nedenler ölümcül olmasını artırıyor" diye konuştu. 'TÜRKİYE’DE MASKE TAKMAYA GEREK YOK' Prof. Dr. Kara, Türkiye'de şu anda maske takmaya gerek olmadığını ifade ederek, "Virüs içeride dolaşmıyor, o bakımdan siz bugün sokağa çıktığınızda, herhangi bir yere gittiğinizde virüsle karşılaşma ihtimaliniz çok düşük, hatta yok. Türkiye’de de bunu sadece yeni koronavirüs için konuşmayalım. Özellikle kış aylarında solunum yolları enfeksiyonları, nezleniz, hapşırığınız, öksürüğünüz var, ateşiniz var, hastasınız, kendinizi iyi hissetmiyorsunuz; ama mutlaka işe gitmek zorundasınız. İşte o zaman maske takarsanız bu çevrenize bir saygıdır. Mesela sizde hastalık hafif gider; ama çok yaşlı birisinde veya başka birisine bulaştırırsanız, diyelim ki markette, işte o zaman o kişi için bu hastalık ölümcül bile olabilir. O nedenle hastaların maske takması, hasta olduğunu hissedenlerin maske takması evet, o da ne zaman? Özellikle toplu yaşam alanlarına geçerken veya dışarıya çıkarken" ifadelerini kullandı. 'HAVALARIN ISINMASI BULAŞMA ŞANSINI AZALTACAK' Hava sıcaklığıyla virüsün yayılması arasındaki ilişkiye de işaret eden Kara, havanın ısınmasıyla birlikte virüsün bulaşma ihtimalinin azalacağını söyledi. Kara, şöyle konuştu "Tahminimiz ve umudumuz öyle. Koronavirüs ailesi, büyük bir aile, 500’den fazla virüs türü var ve bunların büyük kısmı güneş ışığından çok etkileniyor. Bu virüsün yapısal özelliklerine baktığımızda da açıkçası çok farklı değil, o nedenle de güneş ışığından, kuru sıcaktan etkilenmesini bekliyoruz. Ama nem ve ılık havada yaşamını devam ettirebiliyor. Nem; ama aşırı sıcakta virüs canlılığını devam ettiremiyor ve erken dönemde virüsün ölümüne neden oluyor. O bakımdan havaların ısınmasıyla bulaşma ihtimali azalacak. Artı insanlar daha çok dışarı çıkmaya başlayacaklar, siz kendi evinizi düşünün, camını açacaksınız, odanız daha taze havayla olacak, daha fazla dışarıda olacaksınız. Virüsün özelliklerinin yanı sıra insanlar da yan yana geldikleri mesafeyi biraz artırdıkları için, açık havaya çıktıkları için, evlerini, iş yerlerini, ortamlarını havalandırdıkları için virüsün bulaşma şansını azaltacak." 'NORMAL TEMİZLİK ALIŞKANLIKLARIMIZA DEVAM EDELİM' Koronavirüse karşı alınması gereken tedbirlere de değinen Ateş Kara, aşırıya kaçılmadan normal temizlik alışkanlıklarına devam edilmesini önerdi. Kara "Normal temizlik alışkanlıklarımıza devam edelim, lütfen evimizin, iş yerimizin temizliğinde, okullarda da normal deterjanla temizlik yeterli. Ekstra dezenfektan kullanımı, ekstra etkili ürünlerin kullanımına şu anda gerek yok. Ama çocuklarımıza mutlaka el yıkama alışkanlığını kazandıralım. Öksürürken, hapşırırken elimizde eğer kağıt eldiven, kağıt mendil varsa onu kullanalım, yoksa mümkün olduğu kadar dirsek içini kullanalım, yani ellerimize değil. Çünkü ben elime hapşırdıktan sonra örneğin kameraman arkadaşımla tokalaştım, o da ister istemez, farkında olarak veya olmayarak elini burnuna, ağzına götürdüğü için bu virüsü alabilir. İşte buna fırsat vermemek için de el yıkamaya çok dikkat edelim. Mümkün olduğu kadar su ve sabunla ellerimizi yıkayalım" dedi. DHA

yürek sıkıntısı türlü korkular ve teşhis konulamayan hastalıklar için