“Karadutum, çatal karam, çingenem” şiirinin yazıldığı Mari Yerekmezyan’ın portresi. Bedri Rahmi’nin büyük aşklarından biri. Ve Bedri Rahmi’nin renkleriyle coşku veren diğer KARADUTUM. Karadutum, çatal karam, çingenem Nar tanem, nur tanem, bir tanem Ağaç isem dalımsın salkım saçak Petek isem balımsın a gülüm Günahımsın, vebalimsin. EN GÜZEL TÜRKÇE ŞİİRLER- KARADUT ŞİİRİNİN HİKAYESİ. 'Karadut' gerçegi 1949'da bir gün Istanbul Büyük Kulüp'teki bir toplantida,davetliler Bedri Rahmi Eyüboglu'ndan bir siir okumasiniistediler. Eyüboglu ayaga kalkti ve Karadut'u okumaya basladi:"Karadutum, çatal karam, çingenem/Daha nem olacaktin bir tanem/Gülen ayvam KARADUTUM ÇATALKARAM ÇİNGENEM - Birol ÖZTÜRK. Ordu. DOLAR17.3935. EURO17.4779. ALTIN965.98. WEB TV Galeri Karam karam Kaşı karam gözü karam bahtı karam. Karadutum, çatal karam, çingenem Nar tanem, nur tanem, bir tanem Agaç isem dalımsın salkım saçak Petek isem balımsın a gülüm Günahımsın, vebalimsin. Dili mercan, dizi mercan, dişi mercan Yoluna bir can koyduğum Gökte ararken yerde bulduğum Karadutum, çatal karam, çingenem Daha nem olacaktın bir tanem Gülen ayvam, ağlayan cash. Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun oldukça bilinen,"Karadutum, çatal karam, çingenem...Nar tanem, nur tanem, bir tanem...Ağaç isem dalımsın salkım saçak...Petek isem balımsın ağulum...Günahımsın, vebalimsin."dizelerini, İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi’nde Mimar Sinan Üniversitesi asistanlık yaptığı sırada tanıştığı heykel bölümü öğrencisi Mari Gerekmezyan’a yazdığı bilinmektedir. Haber değeri olan kısmı ise, Bedri Rahmi Eyüboğlu, bu sırada evli ve bir çocuk asıllı ve çok yetenekli bir öğrenci olan Mari ile Bedri Rahmi Eyüboğlu tutkulu bir aşk yaşarlar. Üstelik bu aşk gizli kalmaz ve tüm cemiyet bu aşktan haberdar olur. Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun eşi Eren Eyüboğlu dahil. Eren Eyüboğlu bu durumda bir taraf olmaz ve eşinin yanlışını fark edip kendisine dönmesini bekler. Mari, Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun büstünü yapar, Bedri Rahmi Eyüboğlu ise ona portreler ve şiirler düzmektedir. Bu sırada yasak aşkı ve Ermeni asıllı olması sebebiyle Mari, toplumdan dışlanır. Toplumsal baskının ve cemiyetin baskıları altında sürüp giden bu ilişkiye kimsenin değil, bir hastalığın gölgesi düşer; Mari tüberküloz hastalığına yakalanır. Dönem şartlarında hastalığın ilacı olan antibiyotikler çok pahalıdır ve Bedri Rahmi Eyüboğlu bu ilaçları temin etmek için tablolarını satmaya başlar. Fakat çabaları nihayet bulmaz ve Mari Gerekmezyan 1947 yılında, İstanbul Alman Hastanesi'nde, henüz 34 yaşında iken hayata gözlerini yumar. Mari’nin arkasından Bedri Rahmi Eyüboğlu tarafından şu dizeler dökülecektir"Türküler bitti,Halaylar durdu,Horonlar durdu...Hüzün geldi başköşeye kuruldu,Yoruldu yüreğim, yoruldu."Yaklaşık 3-4 yıl kadar süren kısa ve hüzünlü aşk hikayesinden sonda Bedri Rahmi Eyüboğlu, eşi Eren Hanım'a geri döner. Hayatlarına devam ederken bir gün katıldıkları bir davette, kendisinden rica edilmesi üzerine Bedri Rahmi Eyüboğlu "Karadutum, çatal karam, çingenem" dizelerini okumaya başlar. Okurken kendisini tutamaz ve gözyaşları akmaya başlar. Salondaki herkes ve eşi Eren Hanım, gözyaşlarının Mari için olduğunu anlar. Mari’yi unutamamıştır. Bu olaydan sonra Eren Eyüboğlu Paris’e gider ve bir süre ayrı kalırlar. Eren Eyüboğlu eşine şu mektubu gönderir"Canuşkam, Kulüpte bir gece, şiir okumuştun, hani! Hatırladın mı? Gözlerinden birden yaşlar döküldüğünü görünce içimin karardığını hissetmiştim. Sesin, nasıl titremişti. Hey! Bütün bunları hatırlıyor musun? Sanki böğrüme, kızgın bir ütü yapmışmış gibi olmuştum. O gece... Senin seneler sonra bile olsa yanıp tutuştuğunu anlamıştım! Bedri'nin ruhuna, insan üstü bir gücün acıyıp ona güç vermesi için dua etmiştim. Ruhunun çektiği acıları Allah dindirsin. Allah sana resim yapma sevinci versin ve bizim yanımızda yaşamaktan, mutluluk duyabilmeni sağlasın. Eren." Bir zaman sonra Bedri Rahmi Eyüboğlu tekrardan Eren Eyüboğlu’nun ve oğlunun yanına döner, ömrünün sonuna kadar birlikte yaşarlar. Bedri Rahmi Eyüboğlu 1974 yılında 63 yaşında iken hayata gözlerini yumar. Arkasından Eren Eyüboğlu, oğlu Mehmet’e şu itiraflarda bulunur“Babanı uğurladık, ama şunu bilmeni istiyorum ki ona çok kırıldım. Yaşadığı ilişkiyi hiç unutmadım. Hiçbir kadın aşağılanmayı kabul etmez. Buna katlandımsa bil ki, sadece senin hayatın kararmasın diyedir.”Tutkulu aşık Bedri Rahmi Eyüboğlu, genç yaşta hastalığa mağlup gelen Mari ve sonsuz bir sabırla evliliğinin bütünlüğünü koruyan eşinin ona geri dönmesini bekleyen Eren Eyüboğlu... Benzerine romanlarda rastlayabileceğimiz bu aşk hikayesi sanatla yoğrulmuş bedenlerin nasıl da tutkulu bir ruha sahip olduğunu gözler önüne seriyor. Kaynakça Tayyibe Kanbur Adı, Mari Gerekmezyan’dı. Türkiye’nin ilk kadın heykeltraşlarından biriydi.. Ermeni asıllıydı.. Güzel Sanatlar Akademisi’nde misafir öğrenciydi.. Çok başarıydı.. Okulda bir asistana aşık oldu.. Asistan ünlü bir ressam ve şairdi.. Üstelik de evliydi.. Delice sevdiler birbirlerini.. Dillere düştüler.. Sevdiği adamın büstünü yaptı.. Ünlü ressam da onun portrelerini çizdi.. Günlerce aylarca büyük bir aşk yaşadılar.. Birbirlerine seranat yaptılar. Mari’nin kaşı kara, gözü kara, bahtı da karaydı.. Ailesi ve Ermeni toplumu onu terketti.. İtinayla yalnızlaştırıldı.. Dönemin basını, Ermeni olduğu için Ankara’daki Resim Heykel sergilerinde üst üste aldığı ödüllerde adını bile geçirmedi. Buna ragmen sevgilisini hiç terketmedi.. Ta ki hastalanana kadar.. 1947 yılında tüberküloza yakalandı.. İstanbul Alman Hastanesi’ne yatırıldı.. Durumu ağırdı.. Antibiotik gerekiyordu.. Ama dünya savaşı yeni bitmişti.. Ülkede ilaç yoktu.. Ünlü ressam sevgilisini kurtarmak için tablolarını sattı.. İlaç için her yolu denedi.. Şiirler karaladı.. Ama olmadı.. Mari Gerekmezyan 1947 yılının 12 Ekiminde 37 yaşında hayata gözlerini yumdu.. *. *. * Aradan 2 yıl geçmişti.. 1949 yılının bir ilkbahar günüydü.. İstanbul Büyük Kulüp’te bir toplantı vardı.. Her ilde Büyük Kulüpler cumhuriyet burjuvasının eğlence mekanlarıydı.. Sıradan insanlar oraya giremezdi.. İşçi ve köylüler içeriye sokulmazdı.. Başı örtülüler de.. O gece Büyük Kulüp’tekiler özel konuk olan Bedri Rahmi Eyüboğlu’ndan bir şiir okumasını istediler.. Bedri Rahmi ayağa kalktı.. Şiiri okumaya başladı.. Ama gözyaşlarını tutamadı.. Bir yandan mısraları söylüyor, bir yandan sular seller ağlıyordu. Gözyaşlarına mendil yetmiyordu.. *. *. * “Karadutum, çatal karam, çingenem.. Nar tanem, nur tanem, bir tanem.. Ağaç isem dalımsın salkım saçak.. Petek isem balımsın ağulum.. Günahımsın, vebalimsin. Dili mercan, dizi mercan, dişi mercan.. Yoluna bir can koyduğum.. Gökte ararken yerde bulduğum.. Karadutum, çatal karam, çingenem.. Daha nem olacaktın bir tanem.. Gülen ayvam, ağlayan narımsın.. Kadınım, kısrağım, karımsın. Sigara paketlerine resmini çizdiğim, Körpe fidanlara adını yazdığım, Karam, karam Kaşı karam, gözü karam, bahtı karam. Sıla kokar, arzu tüter, Ilgıt ılgıt buram buram. Ben beyzade, kişizade, Her türlü dertten topyekün azade.. Hani şu ekmeği elden suyu gölden. Durup dururken yorulan Kibrit çöpü gibi kırılan Yalnız sanat çıkmazlarında başını kaşıyan Artık otlar göstermelik atlar gibi bedava yaşayan Sen benim mihnet içinde yanmış kavrulmuşum Netmiş, neylemiş, nolmuşum Cömert ırmaklar gibi gürül gürül Bahtın karışmış bahtıma çok şükür. Yunmuş, yıkanmış adam olmuşum Karam, karam Kaşı karam, gözü karam, bahtı karam.. Sensiz bana canım dünya haram olsun.” *. *. * Bedri Rahmi’nin hemen yanında eşi Eren Eyüboğlu oturuyordu.. Ama hiç tepki vermiyordu.. O da herkes gibi bu şiiri ona yazmadığını biliyordu.. Bedri Rahmi’nin “Karadutum, çatal karam, çingenem” diye seslendiği kadın, 2 yıl önce ölen Mari Gerekmezyan’dı.. Mari öldükten sonra Bedri Rahmi’ye dünya haram olmuştu.. Öyle ki.. Yıkılmışlığını dizelere dökmüştü.. “Türküler bitti, Halaylar durdu, Horonlar durdu.. Hüzün geldi başköşeye kuruldu, Yoruldu yüreğim, yoruldu.” Bedri Rahmi Eyüpoğlu 1975 yılında öldü.. Ölene kadar “Canım Cebişim” dediği Mari’yi hiç unutmadı.. Cebiş, Anadolu’da yeni doğan keçi yavrularına denirdi.. Sedat Kaya, Datça 12 Ekim 2016 Uzun yıllar Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun eşi ve çocuğunun annesi Eren’e olan aşkı konuşuldu. Ta ki Bedri Rahmi’nin Mari Gerekmezyan ile yaşadığı tutkulu yasak aşkın hikayesi ortaya çıkana kadar. Öyle ki ona Karadutum şiirini yazdıracak, paha biçilmez tablolarını sattıracak kadar büyük, birkaç yılla sınırlı kalacak kadar kısa ve hüzünlü bir aşk… Bedri Rahmi Eyüboğlu ile Mari Gerekmezyan arasındaki yasak aşkın hikayesi 1940’ların başları. Evli ve yeni çocuk sahibi olmuş olan Bedri Rahmi Eyüboğlu Güzel Sanatlar Akademisi’nde asistanlık yapmaktadır. O sırada heykel bölümüne misafir bir öğrenci gelir. Esmer bir Ermeni kızı Mari Gerekmezyan. İkili arasında filizlenen yasak aşk sanat ile beslenir ve ortaya büst, tablo ve şiir gibi sanat eserleri çıkar. Mari, Bedri Rahmi’nin büstünü yapar. Bedri Rahmi ise Mari’ye portreler çizer ve şiirler yazar. Karadutum Bedri Rahmi Eyüboğlu, en bilindik şiirlerinden biri olan Karadutum’u da zannedildiği gibi eşi için değil Mari için yazmıştır Karadutum, çatalkaram, çingenem, Daha nem olacaktın bir tanem, Gülen ayvam, ağlayan narımsın. Kadınım, kısrağım, karımsın… Geride kalan sanat eserleri ve sonradan ortaya çıkan mektuplar ile ölümsüzleşen bu fırtınalı yasak aşk kısa sürer. Çünkü Mari, dönemin öldürücü hastalığı tüberküloza yakalanır. Tedavi görecek parası da bulunmamaktadır. Üstüne üstlük Mari ardı ardına önemli eserler üretmiş olmasına rağmen yaşadığı yasak aşk ve Ermeni oluşu nedeni ile ailesi, sanat çevresi ve toplum tarafından dışlanıp yok sayılmıştır. Bedri Rahmi ise elinden ne gelirse yapmaya çalışır. Paha biçilmez tablolarını haraç mezat satıp Mari’nin ilaçlarını alır. Ancak Mari 1947 yılında henüz 34 yaşında iken hayata gözlerini yumar. Mari kısacık hayatına kocaman bir aşk sığdırmayı başarmış olsa da, o kısa hayatı evli, çocuklu ve üstüne üstlük tanınmış bir adamın hayatında ikinci kadın olmanın yarattığı ezginlik ile sürdürmek zorunda kaldı. Uğradığı etnik ve sanatsal dışlanma da cabası oldu. Ardında bıraktığı eserlere hak ettikleri değerler gösterilmedi. Adına anılması gereken listelerde yer verilmedi. Belki Bedri Rahmi’nin ününden ötürü geride bıraktığı mektupla bulunmasa, bugün adı bile bilinmeyecek ve zikredilmeyecekti. Mari Gerekmezyan için başta bir ihanetin parçası olması nedeni ile olumsuz şeyler de söylenebilir. Ancak ne yaptıysa aşkı için yaptığını da unutmamak gerekir. Hele ki bir aşk üzerinden geçen 70 senenin ardından hala konuşulabiliyorsa… Mustafa Kemal ve Eleni Manastır’da büyük ve yasaklı bir aşk hikayesi "Karadutum, çatal karam, çingenem…" diye başlar şiir ve devam eder gider. Çoğumuz biliriz bu şiir’i. Ve sanırız ki şair, bu şiiri eşi için yazmıştır! Oysa şairin eşi için tam bir dramdır bu şiir! Karadut gerçeği; Bedri Rahmi - Eren Eyüboğlu aşkı işliyor; 1949’da bir gün İstanbul Büyük Kulüpteki bir toplantıda, davetliler Bedri Rahmi Eyüboğlu’ndan bir şiir okumasını istediler. Eyüboğlu ayağa kalktı ve Karadut’u okumaya başladı. * Karadutum, çatal karam, çingenem Nar tanem, nur tanem, bir tanem Ağaç isem dalımsın salkım saçak Petek isem balımsın ağulum Günahımsın, vebalimsin. Dili mercan, dizi mercan, dişi mercan Yoluna bir can koyduğum Gökte ararken yerde bulduğum Karadutum, çatal karam, çingenem Daha nem olacaktın bir tanem Gülen ayvam, ağlayan narımsın Kadınım, kısrağım, karımsın. * Bedri Rahmi, şiiri okurken aniden gözlerinden yaşlar süzüldü. Salondaki herkes niye ağladığını anlamıştı, tabii herkesten çok, hemen yanı başındaki karısı Eren Eyüboğlu. Çünkü şiirde "kadınım - kısrağım - karımsın" dediği kadın, karısı değildi. Bu şiir’i 3 yıl önce, bir başka kadın için yazmıştı. Mari Gerekmezyan için. "Kara saplı bıçak gibi" Mari, Bedri Rahmi’nin asistanlık yaptığı Güzel Sanatlar Akademisi’nin heykel bölümüne misafir öğrenci olarak gelmişti. O dönem askerliğini yapmakta olan şair - ressamın sinesine "kara saplı bir bıçak " gibi saplanmıştı. Mari, Bedri Rahmi’nin bir büstünü yapmıştı. Bedri Rahmi bu büstü, Mari’nin çeşit çeşit portresiyle ve ona yazılmış şiirlerle yanıtlamıştı. Artık aşklarından bütün İstanbul haberdardı. Bedri Rahmi sanatında tam bir patlama yaşıyor, Eren Eyüboğlu ise sabırla eşinin kendisine dönmesini bekliyordu. Yorgun yürek "Karadut" 1946´da menenjit tüberküloz kaptı. İyileşebilmesi için antibiyotik lazımdı. Savaş yeni bitmişti ve ilaç ateş pahasıydı. Bedri Rahmi, genç sevgilisine ilaç alabilmek için tablolarını elden çıkarmaya başladı. Ancak bu çabalar da sonuç vermedi ve o yıl İstanbul Alman Hastanesi’nden Mari Gerekmezyan´in ölüm haberi geldi. Bedri Rahmi yıkılmıştı. Sevgilisini sonsuzluğa uğurladıktan sonra keder içinde eve döndüğünde kendisini teselli eden, yine eşi Eren olacaktı. O dönem içkiye başladı ünlü şair. Ürettiği ve dönemin ünlü olan eseri ise; " Türküler bitti, halaylar durdu, Horonlar durdu ... Hüzün geldi başköşeye kuruldu Yoruldu yüreğim yoruldu. " Eren Eyüboğlu, eşinin bu zor dönemi atlatmasına yardımcı oldu. Onu yeniden sanatıyla buluşturmak için çabaladı. Başardığını sanıyordu. Ta ki büyük Kulüp’teki o geceye kadar… "Karadut"u okurken, Bedri Rahmi’nin yanaklarından süzülen gözyaşları, sevda yarasının hâlâ kapanmadığının kanıtıydı. Bunun üzerine Eren, bir süre Paris’te yaşamaya karar verdi. Oradan eşine yazdığı bir mektupta "o geceyi" hatırlattı; 4 Ocak 1950 Paris Canuşkam; Kulüpte bir gece, bir şiir okumuştun hani! Hatırladın mı? Gözlerinden birden yaşlar döküldüğünü görünce içimin karardığını hissetmiştim. Sesin nasıl titremişti. Hey! Bütün bunları hatırlıyor musun? Sanki böğrüme kızgın bir ütü yapışmış gibi olmuştum. O gece... Senin seneler sonra bile olsa yanıp tutuştuğunu anlamıştım. Bedri’nin ruhuna, insanüstü bir gücün acıyıp ona güç vermesi için dua etmiştim. Ruhun çektiği acıları Allah dindirsin. Allah sana resim yapma sevinci versin ve bizim yanımızda yaşamaktan mutluluk duyabilmeni sağlasın. Eren Bu dualar işe yaradı. Bedri Rahmi 11 yaşındaki oğluyla eşine geri döndü. 1974´deki ölümüne kadar geçen çeyrek asrı, aynı evde çalışıp üreterek, diz dize birlikte tükettiler. Öldüğü gün, eşi Eren cenazeden dönüşte artik 35 yaşına gelmiş oğlunu karşısına oturttu. "Babanı uğurladık" dedi, "Ama şunu bilmeni istiyorum ki, ona çok kırıldım. Yaşadığı ilişkiyi unutmadım. Hiçbir kadın aşağılanmayı kabul etmez. Buna katlandımsa, bil ki sadece senin hayatın kararmasın diyedir." KARADUT Karadutum, çatal karam, çingenem Nar tanem, nur tanem, bir tanem Ağaç isem dalımsın salkım saçak Petek isem balımsın ağulum Günahımsın, vebalimsin. Dili mercan, dizi mercan, dişi mercan Yoluna bir can koyduğum Gökte ararken yerde bulduğum Karadutum, çatal karam, çingenem Daha nem olacaktın bir tanem Gülen ayvam, ağlayan narımsın Kadınım, kısrağım, karımsın. Sigara paketlerine resmini çizdiğim Körpe fidanlara adını yazdığım Karam, karam Kaşı karam, gözü karam, bahtı karam Sıla kokar, arzu tüter Ilgıt ılgıt buram buram. Ben beyzade, kişizade, Her türlü dertten topyekün azade Hani şu ekmeği elden suyu gölden. Durup dururken yorulan Kibrit çöpü gibi kırılan Yalnız sanat çıkmazlarında başını kaşıyan Artık otlar göstermelik atlar gibi bedava yaşayan Sen benim mihnet içinde yanmış kavrulmuşum Netmiş, neylemiş, nolmuşum Cömert ırmaklar gibi gürül gürül Bahtın karışmış bahtıma çok şükür. Yunmuş, yıkanmış adam olmuşum Karam, karam Kaşı karam, gözü karam, bahtı karam Sensiz bana canım dünya haram olsun. KARADUTUM ŞİİRİNİN HÜZÜNLÜ HİKAYESİ …..1949’da bir gün İstanbul Büyük Kulüp’teki bir toplantıda, davetliler Bedri Rahmi Eyüboğlu’ndan bir şiir okumasını istediler. Eyüboğlu ayağa kalktı ve Karadut’u okumaya başladı“Karadutum, çatal karam, çingenemDaha nem olacaktın bir tanemGülen ayvam, ağlayan narımsınKadınım, kısrağım, karımsın”…Bedri Rahmi, şiiri okurken aniden gözlerinden yaşlar herkes niye ağladığını anlamıştı; tabii herkesten çok, hemen yanı başındaki karısı Eren Eyüboğlu… Çünkü şiirde “kadınım, kısrağım, karımsın” dediği kadın, karısı şiiri 3 yıl önce, bir başka kadın için yazmıştı Mari Gerekmezyan…“Kara saplı bıçak gibi”Mari, Bedri Rahmi’nin asistanlık yaptığı Güzel Sanatlar Akademisi’nin heykel bölümüne misafir öğrenci olarak gelmişti. O dönem askerliğini yapmakta olan şair – ressamın sinesine, “kara saplı bir bıçak gibi” saplanmıştı. Mari, Bedri Rahmi’nin bir büstünü yapmıştı. Bedri Rahmi bu büstü, Mari’nin çeşit çeşit portresiyle ve ona yazılmış şiirlerle yanıtlamıştı. Artık aşklarından bütün İstanbul haberdardı. Bedri Rahmi, sanatında tam bir patlama yaşıyor, Eren Eyüboğlu ise sabırla eşinin kendisine dönmesini yürek“Karadut”, 1946’da menenjit tüberküloz kaptı. İyileşebilmesi için antibiyotik lazımdı. Savaş yeni bitmişti ve ilaç ateş pahasıydı. Bedri Rahmi, genç sevgilisine ilaç alabilmek için tablolarını elden çıkarmaya başladı. Ancak bu çabalar da sonuç vermedi ve o yıl İstanbul Alman Hastanesi’nden Mari Gerekmezyan’ın ölüm haberi Rahmi yıkılmıştı. Sevgilisini sonsuzluğa uğurladıktan sonra keder içinde eve döndüğünde kendisini teselli eden, yine eşi Eren olacaktı. O dönem içkiye başladı ünlü şair…Aşağıdaki şiir, o dönemin ürünüdür“Türküler bittiHalaylar durduHoronlar durduHüzün geldi baş köşeye kurulduYoruldu yüreğim, yoruldu…..”Eren Eyüboğlu, eşinin bu zor dönemi atlatmasına yardımcı yeniden sanatıyla buluşturmak için ki Büyük Kulüp’teki o geceye kadar…“Karadut”u okurken, Bedri Rahmi’nin yanaklarından süzülen gözyaşları, sevda yarasının hâlâ kapanmadığının kanıtıydı. Bunun üzerine Eren, bir süre Paris’te yaşamaya karar verdi. Oradan eşine yazdığı bir mektupta “o gece”yi hatırlattı4 Ocak 1950 – PARiS“Canuşkam,Kulüpte bir gece, şiir okumuştun, hani! Hatırladın mı? Gözlerinden, birden yaşlar döküldüğünü görünce içimin karardığını hissetmiştim. Sesin, nasıl Bütün bunları hatırlıyor musun? Sanki böğrüme, kızgın bir ütü yapmışmış gibi olmuştum. O gece… Senin seneler sonra bile olsa yanıp tutuştuğunu anlamıştım! Bedri’nin ruhuna, insan üstü bir gücün acıyıp, ona güç vermesi için dua etmiştim. Ruhunun çektiği acıları Allah dindirsin. Allah sana resim yapma sevinci versin ve bizim yanımızda yaşamaktan, mutluluk duyabilmeni katlandımsa, bu dualar işe Rahmi, 11 yaşındaki oğluyla eşine ölümüne kadar geçen çeyrek asrı, aynı evde çalışıp üreterek, diz dize birlikte tükettiler. Öldüğü gün, eşi Eren cenazeden dönüşte, 35 yaşına gelmiş oğlunu karşısına oturttu.“Babanı uğurladık” dedi, “Ama şunu bilmeni istiyorum ki, ona çok kırıldım. Yaşadığı ilişkiyi unutmadım. Hiçbir kadın aşağılanmayı kabul etmez. Buna katlandımsa, bil ki, sadece senin hayatın kararmasın diyedir.”KARADUTUM…Karadutum, çatal karam, çingenemNar tanem, nur tanem, bir tanemAğaç isem dalımsın salkım saçakPetek isem balımsın ağulumGünahımsın, mercan, dizi mercan, dişi mercanYoluna bir can koyduğumGökte ararken yerde bulduğumKaradutum, çatal karam, çingenemDaha nem olacaktın bir tanemGülen ayvam, ağlayan narımsınKadınım, kısrağım, paketlerine resmini çizdiğimKörpe fidanlara adını yazdığımKaram, karamKaşı karam, gözü karam, bahtı karamSıla kokar, arzu tüterIlgıt ılgıt buram beyzade, kişizade,Her türlü dertten topyekün azadeHani şu ekmeği elden suyu dururken yorulanKibrit çöpü gibi kırılanYalnız sanat çıkmazlarında başını kaşıyanArtık otlar göstermelik atlar gibi bedava yaşayanSen benim mihnet içinde yanmış kavrulmuşumNetmiş, neylemiş, nolmuşumCömert ırmaklar gibi gürül gürülBahtın karışmış bahtıma çok yıkanmış adam olmuşumKaram, karamKaşı karam, gözü karam, bahtı karamSensiz bana canım dünya haram RAHMİ EYÜBOĞLU — Turkan Hatipoglu ile birlikte.

karadutum çatal karam çingenem hikayesi